HEM GÜLELİM HEM DÜŞÜNELİM
Yenileniyor
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • K.Maraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
NÖBETÇİ ECZANELER
Sesli okuma özelliği ile bu haberin başlık ve kısa özetini sesli olarak dinleyebilirsiniz. SESLİ OKU OKUMAYI DURDUR

HEM GÜLELİM HEM DÜŞÜNELİM

kategorisinde, 05 Tem 2022 tarihinde yayınlandı
HEM GÜLELİM HEM DÜŞÜNELİM

Anlatım türleri arasında “mizahi anlatım” önemli bir yer tutar.

Siyasi aktörlerin toplumumuzu kamplaştıran, ötekileştiren; aşağılama, hakaret ve küfrün egemen olduğu çirkin siyaset dilinden yorulduk. Bu çirkin dil, vatandaşlar olarak bizi de etkiliyor. Öyle etkiliyor ki mensubu olduğumuz siyasi parti grup toplantılarını artık izlemez, siyaset programlarını görünce kanal değiştirir olduk.

Birinin düşüncesine aykırı fikrimizi anlatamaz, söyleyemez, yazamaz olduk. Hoş söylesek de yazsak da ancak bizim gibi düşünenler okuyor. Farklı düşünenler hemen direnç gösteriyor ve savunmaya geçiyor.

Oysa ben anlatmak istediğim konuyla ilgili ciddi araştırma yapıp ciddi yazılar yazdığımı düşündüğümden, yazdıklarımı benim gibi düşünmeyenlerin de okumasını arzuluyorum. Yani okurlarımı düşündürmek istiyorum.

Onun içindir ki bugün mizahi anlatım kullanacak, bir fıkra anlatacağım. Ancak önceden ya da sonradan hangi konu ile ilgili olduğunu belirtmeyip, yorumu tamamen okuyucularıma bırakacağım. Fıkraların amacı da zaten güldürmek, güldürürken düşündürmek değil mi?

Fıkralarda, hiciv var, ironi var, kara mizah var, komiklik var, nükte var…

Bunca söz söyleme sanatını bünyesinde barındıran fıkramızla, sizi baş başa bırakıyorum. İnşallah bugünlerde en çok ihtiyacımız olan toplumsal barışa katkısı olur…

Buyurun fıkramıza…

“Vaktiyle evinin alt bölümünü hayvan beslemek için ahır olarak kullanan köylünün biri, ahırdaki hayvanların sayısı arttıkça, hayvanların çıkardıkları gürültüden aşırı rahatsızlık duymaya başlar.

Hayvanların gürültüsü aileyi o kadar çok rahatsız eder ki, artık canına tak eden ev sahibi dayanamayıp, o günlerde sorunları çözen kasabanın kadısına gider. Kapıyı çalıp içeri giren adam:

“Kadı Efendi!” der, “Benim büyük bir sorunum var.”

“Buyur evladım, nedir seni bu kadar sıkıntıya sokan sorun?” diye sorar kadı.

Adam anlatır: “Benim ahırımda on iki tane hayvanım var. Bu hayvanların gürültüsü bize üstte rahat vermiyor. Gürültüden dolayı uyku uyuyamaz, birbirimizi anlayamaz olduk. Bize bir çare…”

Kadı adamı baştan aşağı süzer, bakar ki adamın niyeti ciddi. Bir yol göstermeden çıkacağa benzemiyor. “Kolay evladım, senin sorununun çözümü.” der ve küçük bir kâğıt alarak üzerine bir şeyler yazdıktan sonra adama uzatır:

“Ahırdaki bütün hayvanları ailenizle oturduğunuz bölüme çıkar, bir gün sonra da tekrar bana gel,” diyerek kâğıdı adamın almasını ister.

Adam Kadıya gözlerini kısarak bakar. Herhalde benimle dalga geçiyor diye düşünüp tebessümlü bir ifadeyle sözlerini sürdürür:

“Kadı Efendi, şaka ediyorsunuz herhalde. Ben zaten gürültüden şikâyetçiyim bir de hayvanları bizim katımıza çıkarırsak…”

Kadı kaşlarını çatar:

“Sen benden sorununu çözmemi istemedin mi?

“Evet, istedim.”

“Ben de çözümü söyledim. İster uygularsın ister uygulamazsın senin bileceğin iş,” der ve sonra yüzünü kapıda bekleyen mübaşire çevirip: “Sıradaki!” diye seslenir.

Adam kendisiyle dalga geçildiğini düşünerek kızgın bir vaziyette eve doğru yola koyulur. Ancak bir taraftan da aklına takılmıştır.

“Kadı benimle dalga geçmemiş ve doğru söylemiş de olabilir mi acaba? Koskoca kadı. Gayet de ciddiydi yol gösterirken. Bir bildiği vardır her halde.” diye düşünüp, Kadının söylediğini uygulamaya karar verir.

O gece bütün hayvanları kendi kaldıkları bölüme çıkarır. Bu sefer artık evde yürüyecek yer kalmamıştır. Sabahı zor eder. Koşarak Kadıya çıkar:

“Kadı Efendi! Perişan olduk! Bütün geceyi ayakta sabahladık. Bırak yatacak, oturacak yerimiz bile kalmadı.”

“Hah!” der Kadı. “Şimdi git en büyük hayvanı ahıra indir, sonra sabahtan tekrar bana gel.”

Adam kadının söylediğini yapar. Sabah olup ta kadıya geldiğinde, “Bugün nasıl?” diye soran kadıya: “Sanki bugün dünden daha rahat.” diye cevap verir.

Kadının: “Bugün de diğer büyük hayvanı ahıra indir ve yarın tekrar bana gel,” talimatı doğrultusunda, “Bugün daha rahat ettik diyerek, her gün bir hayvanı ahıra indiren adam, bütün hayvanların tekrar ahıra indiği gecenin sabahında, koşarak geldiği kadının ellerine sarılıp dua eder:

“Allah senden razı olsun Kadı Efendi! Sayende bütün ailece rahata kavuştuk! Meğer dünyada ne rahatlık varmış!”

Yorumlara Kapalı