‘Bir başarı hikayesi yazıldı’
Pandemi sürecinde özveriyle görevini yapan sağlık çalışanlarından biri olan Gaziosmanpaşa Eğitim ve Araştırma Hastanesi Üroloji Kliniği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Enver Özdemir, yeni tip koronavirüs sürecinde yaşadıklarını, sağlık çalışanlarının verdiği mücadelenin önemini ve 12 Eylül öncesi tıp fakültelerinde okutulan hijyen derslerinin yeniden müfredata alınması önerisini, AA muhabirine anlattı.
Pandemi sürecinin, dünyada yaşanmaya başladıktan sonra Türkiye’ye çok geç geldiğini dolayısıyla Sağlık Bakanlığı koordinesinde hizmet içi eğitimlerin hızlı bir şekilde tamamlandığını belirten Prof. Dr. Özdemir, Türkiye sağlık sisteminin de pandemiye hazırlıklı yakalandığını ifade etti.”Başarı hikayesi yazıldı”
Türkiye’nin diğer ülkelerden en büyük farkının, sağlık hizmetlerinin sosyalizasyonu kavramını tamamlaması olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Özdemir, şöyle devam etti:
“Bunun etkinliğini pandemi döneminde çok net olarak gördük. Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan itibaren kurulan bütün hükümetler, sağlık hizmeti sosyalizasyonunu hedef olarak belirlediler ve ellerinden gelenin en iyisini yaptılar, son hükümetimiz gibi. Bu politikaların objektif ve bilinçli bir şekilde uygulanması nedeniyle hazırlıklı yakalandık ve bir başarı öyküsü sergilendi. Sağlık altyapımızın sağlam ve oturmuş olması, doktor sayımızın yetersiz olmaması, yatak kapasitesi, alet, donanım ve tıbbi malzemesi temininin seri şekilde sağlanabilmesi, pandemiye hazırlıklı yakalanma imkanı verdi. Bir başarı hikayesi yazıldı.
Bunun yanı sıra insanımızın iyi hasletlerinden kaynaklanan diğerkamlık ve fedakarlık özellikleri nedeniyle hekimlerimiz, özellikle temizlik işçisinden hemşiresine kadar sağlık görevlileri, herhangi bir unvan farkı veya konum farkı dikkate almayarak nasıl bir seferberlik ilanında bir asker ve er mücadeleyi eşit şekilde veriyorsa yeni başlayan asistanından kıdemli profesörüne, başhekime kadar herkes üzerine düşen görevi üstlendi. Sistem, bugüne kadar başarılı bir şekilde geldi.”
Prof. Dr. Özdemir, Türkiye’de tekstil endüstrisinin gelişmiş olması, cihaz imalatının yapılabilmesi, ilaca erişimin kontrol ve takibinin yapılabilmesinin sürece katkı sağladığını vurguladı. “20’si akrabası olmak üzere 100 kişiye bulaştırdı”
İlk vakanın Sultangazi’den çıktığını ve Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesine başvurduğunu hatırlatan Prof. Dr. Özdemir, “Bu kişi İtalya’ya indirimli uçak bileti bulup gezen bir vatandaşımız. İtalya’dan dönerken karantina başladığı için Almanya üzerinden dönüyor. Almanya üzerinden döndüğü için de karantinadan kurtuluyor. Bildiğim kadarıyla 20’si akrabası olmak üzere 100 kişiye bulaştırdı. Kendi ailesinden 5’inin sağlık süreci ağır oldu. Gerisini tam takip edemedim.” diye konuştu.
Bu süreçte insanların üzerine düşen görevlerin bulunduğunu dile getiren Prof. Dr. Özdemir, “Duyarlı basın kuruluşları bu mücadelede hem sağlıkçıların hem de devletin en büyük yardımcısı oldu. İnsanları bilinçlendirdiler. Buna rağmen bazı kerameti kendinden menkul kişilerin, televizyonda veya sosyal medyada insanları yanlış bilgilendirmesi sonucu sıkıntılar yaşadık. Ama daha sonra hastalığın ciddiyeti anlaşılınca, insanlar duyarlılık gösterdi. 100 kişiden 3 kişide ihmal görülüyor ama insanlarımız pandemi süreci bitinceye kadar duyarlılıklarını devam ettirirlerse telaş içine girmezlerse nasıl ki şimdiye kadar bir başarı öyküsü yazdıysa sağlık camiası, yine sonuna kadar aynısını yapacağımıza inanıyorum.” değerlendirmesini yaptı.
Pandemi sürecinde tuttukları nöbette bazı vakaların sağlık durumunun olumsuz yönde çok hızlı ilerlediğini anlatan Prof. Dr. Özdemir, “Hastanın oksijen satürasyonunun düştüğünü tespit ettik. Hasta ileri yaşta ve riskli olduğu için. Yoğun bakıma kaldırıncaya kadar hastanın vefat ettiğine şahit olduk. Bu çok travmatik oldu bizim için bu kadar mı hızlı olur diye… Kovid-19, hastalarda ciddi kas ağrıları ve tükenmişlik sendromu yapıyor. Hastalığın etkileri 14 günde geçmiyor. Dolayısıyla insanların hastalık koşullarının riskini taşımamaya gayret etmeleri gerekiyor.” ifadelerini kullandı.”Virüsten korkma, tedbir almamaktan kork”
Görev yaptığı hastanenin 4 katının pandemi kliniği, onun altındaki 6 katın normal hizmet veren bölümler olduğunu anlatan Prof. Dr. Özdemir, önlemler alındığı için yayılma durumuyla karşılaşmadıklarını aktardı.
Prof. Dr. Özdemir, “Nasıl ki ‘Kanserden korkma geç kalmaktan kork’ deniyorsa pandemi sürecinde de ‘Virüsten korkma, tedbir almamaktan kork’ diyebiliriz. İnsanlarımızı ikna edersek duyarlılığımızı ve gayretlerimizi devam ettirirsek kısa sürede bununla başa çıkarız.” diye konuştu.
12 Eylül öncesinde tıp fakültesi eğitim müfredatında hijyen dersinin olduğunu belirten Prof. Dr. Özdemir, şu önerilerde bulundu:
“Üniversitelerde hijyen kürsüleri vardı. Bu kürsüler çeşitli gerekçelerle kapandı. Son yıllarda yaşanan korona, lyme ve diğer hastalıkların pandemi eğilimi göstermesi, veremin dünyada yeniden hortlaması gibi nedenlerle toplum sağlığını koruma kürsülerinin YÖK tarafından müfredata alınmak üzere yeniden değerlendirilmesinde fayda olduğu kanaatindeyim. Çünkü spesifikleşmiş uzman bulamıyorsunuz. Mikrobiyologlar, enfeksiyoncular, diğer doktorlar, herkes her konuda fikir beyan ediyor. Bir de işin uzmanı var. O kürsüden yetişmiş, onun üzerine akademik kariyer yapmış insanların, kesin sınırları olan bilgiler verme ve yönlendirme yapmasında fayda var. Tıp fakültelerinde hijyen derslerinin yeniden müfredata alınmasını ve kürsülerin oluşturulmasını sayın büyüklerimize öneriyorum.”
Prof. Dr. Özdemir, sağlık hizmetlerinin sadece doktor ve hemşire üzerinden gitmediğini, temizlik işçilerinin de dikkate alınması gerektiğini hatırlatarak, “Çünkü koronalı hastanın bakımını yapan daha yakın temasta bulunan insanlar var. Bu hizmetlerin de göz önüne alınarak, bu personelin de özverili çalışmalarının sembolik de olsa karşılığı olduğunu bilmekte fayda var. Her türlü riski alıyorlar. Devlet olarak da idareciler olarak da bu arkadaşlarımızın moral ve motivasyonunu arttırıcı şekilde hareket etmenin büyük faydası olacağı kanaatindeyim. Sağlık sistemi sadece doktorlar üzerinden yürümüyor. Tabii ki doktorların da moral motivasyona ihtiyacı var ama bütün çalışanların moral ve motivasyona ihtiyacı var.” değerlendirmesini yaptı.
AA