Öğretmene atama müjdesi
Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası’nda, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.
24 Haziran seçimlerine ilişkin değerlendirmesi sorulan Yılmaz, seçimlerin hayırlı olmasını dileyerek sözlerine başladı. Seçimlerde vatandaşın iki tercihte bulunacağını ifade eden Yılmaz, milletin cumhurbaşkanını seçeceğini, seçilecek cumhurbaşkanının 2014’te seçilen cumhurbaşkanından farklı olacağını, vatandaşın cumhurbaşkanını hükümeti kurma yetkisiyle yetkilendireceğini söyledi.
Yılmaz, vatandaşın ikinci tercihiyle de yasama organını oluşturacağını, milletvekillerine temsil vekaleti vereceğini belirtti.
“Aziz millet en doğru kararı verdi”
Vatandaşın milletvekillerine, “Beni Mecliste temsil et, cumhurbaşkanı ile kavga etme, onun önüne engel çıkarma, ona yardımcı ol, istikrar kurumsallaşsın. Türkiye, boşuna kaynak ve enerjisini tüketmesin” diyeceğini anlatan Yılmaz, “Bu aziz millet, bu zamana kadar hep sağduyu ile en doğru şekilde karar verdi. 24 Haziran’da da bir önceki seçimlerden daha büyük bir sorumlulukla evlatlarının geleceği için Türkiye’nin geleceği için çok doğru, yerinde, sağlıklı bir karar vereceklerine inanıyorum.” diye konuştu.
300’ün üzerinde milletvekili
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım ile il mitinglerine katıldığını belirten Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Gördüğüm husus şu; ilk turda bir aksilik olmazsa Sayın Cumhurbaşkanımızı milletimiz Cumhurbaşkanı seçecektir. Bizim inancımız odur ki AK Parti, 300’ün üzerinde milletvekili ile temsil edilecek. Cumhur İttifakı yani MHP’den gelen milletvekilleriyle çok rahat bir şekilde Mecliste Sayın Cumhurbaşkanımıza destek olacak, yasaları çıkartacağız diyoruz. Cumhurbaşkanının çalışma çerçevesini Meclis belirleyecek. Geçen yıl referandumda bu muhalefet partileri ‘Artık Meclis şekli organa döndü, yetkisi yok’ diyorlardı. Şimdiyse bütün gayretleri Mecliste çoğunluğu almak için. İttifak kurdular. Ya geçen yıl söylediğiniz doğru değildi ya da şimdi söylediğiniz doğru değil. Bunlar her dönemde nasıl olup da doğru olmayan beyanlarla milletten bir iki oy alabiliriz diye bir yaklaşım gösteriyorlar. Zaman doğruyu gösteriyor. Meclis önemli miymiş? Hem de çok önemliymiş. Güçlü hükümet, güçlü yürütme, güçlü yasama olduğu takdirde Türkiye’de güçlü olur dedik. Güçlü bir Meclis, güçlü hükümet olacak. İkisi de güçlü olduktan sonra Türkiye’nin önü ebediyen açık olacak.”
Tam gün eğitim
Yılmaz, ikili öğretimden tam gün eğitime geçilmesi yönünde yapılan çalışmalara ilişkin soru üzerine, önceliklerinin eğitimin kalitesini artırmak olduğunun altını çizdi.
Bugün muhalefet partilerinin de eğitimin kalitesinin artırılmasından bahsettiğine dikkati çeken Yılmaz, şunları kaydetti:
“20 yıl önceki seçim kampanyalarının hiçbirinde ‘eğitimin kalitesini artıracağız’ diye bir cümle duydunuz mu? Okul, öğretmen yok ki kaliteyi artırsın. Kaliteden bahsedebilmek için altyapının mutlaka tamamlanmış olması lazım. ‘Bu iktidar ne yaptı’ denirse, eğitimin altyapısını tamamladı ki herkes artık ‘ben okul istiyorum mahalleme, ilçeme’ demiyor. Dedikleri tek şey eğitimin kalitesi. Altyapıyı tamamlamadan eğitimin kalitesinden bahsetmek mümkün değil. Her parti beyannamesinde kaliteli eğitimden bahsediyor. Eğer muhalefet bu noktaya gelmişse bu AK Parti’nin büyük başarısı. Eğitimin kalitesini artırmak için altyapının tamamlanması lazımdı. Bu kendiliğinden olmaz. Kaynak ayırmanız lazım. Önce kaynak üreteceksiniz. Ürettiğiniz kaynağı eğitime ayıracaksınız. Hatta diğer ülkelerin gerisinde kaldığınız için diğer ülkelerden daha fazla ayırmanız lazım. Biz okuma yazma oranında, okullaşmada, kızların okullaşmasında 80 yılda yapılanın kat kat fazlasını yaptık. Bu hükümet döneminde, 16 yıllık dönemde en büyük reformlar eğitimde yapıldı.
Eğitimi milli gelirden ayrılan pay
Milli gelirden eğitime ayrılan miktarın 80’li yıllarda Türkiye’de yüzde 1,2, Almanya’da, 4,8, İtalya’da ise 4,9 olduğuna dikkati çeken Yılmaz, “90’lı yıllarda ise 2,2 Türkiye’nin ayırdığı pay. Almanya yine 4,8. Şimdi Almanya’dan daha fazla ayırıyoruz. 10. Kalkınma Planı’nda bir hedef konulmuş. Konulan hedeflerden birisi, milli gelirden eğitime ayrılan kaynak OECD ortalamasına yaklaştırılsın şeklinde. OECD ülkelerinin milli gelirde eğitime ayırdığı pay 5,4. Türkiye’de ise 6,2. OECD ülkelerinin önüne geçmişiz. En son 2018’de kısa bir süre önce OECD’nin bir raporu yayımlandı. Raporda, ‘Türkiye eğitime diğer ülkelerde olmadığı kadar büyük bir kaynak ayırıyor’ deniliyor.” değerlendirmesinde bulundu.
“İkili eğitime Türkiye’de son vereceğiz”
Eğitime ayrılan kaynağı daha verimli kullanmak ve kaliteyi artırmak için yapılması gerekenlerden birinin ikili eğitimi ortadan kaldırmak olduğunu belirten Yılmaz, ikili eğitim nedeniyle dersler bazen blok işlendiğini, öğrencilerin sabah alaca karanlıkta okula geldiğini, akşam karanlığında okuldan çıktığını, teneffüs aralarının bazen 5 dakikayı bile bulmadığını ifade etti.
Böyle bir sistemle kaliteli eğitimden bahsedilemeyeceğine işaret eden Yılmaz, “Mümkün olduğunca, ikili eğitimi, imkanlar dahilinde kaldırmak lazım. Öğrenci alaca karanlıkta gelmesin. Saat 09.00 gibi ders başlıyorsa gelsin, 15.00-16.00 gibi çıksın. Evine erken gitsin, diğer alanlarda oynasın, sosyalleşsin, dinlensin. Bunların hepsi eğitimin bir parçası.” diye konuştu.
“58 bin derslik ihtiyacımız var. 47 bin dersliği şu anda planlıyoruz, yapıyoruz. İnşaat halinde.” diyen Yılmaz, Nevşehir, Tunceli, Ardahan, Bartın, Erzincan, Karaman, Burdur, Artvin, Kırıkkale, Bolu, Bilecik, Sinop, Gümüşhane ve Bayburt’ta tam gün eğitime geçildiğini aktardı.
Yılmaz, “2019 yılı sonunda eğitimin kalitesinin artırılması adına ikili eğitime Türkiye’de son vereceğiz. 2019 yılı sonunda İstanbul’da biraz zorlanacağız. Özel bir gayret gösterilmesi lazım. Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Başbakanımızın önderlik edeceği özel bir seferberliğin sarf edilmesi lazım. Eğitimin kalitesinin artırılması adına ikili eğitime Türkiye son verecektir. Çok büyük mesafe aldık.” dedi.
Fatih Projesi
Fatih Projesi hakkında da bilgi veren Yılmaz, şunları söyledi:
“Fatih Projesi kapsamında sınıflarımızı 430 binin üzerinde akıllı tahta ile donattık. Her öğretmene gidip ‘Memnun musunuz?’ diye sorun. Eğitim sürecini hızlandırıyor. Aşık Veysel’i anlatmak için Aşık Veysel demek farklı bir şey, Aşık Veysel’in resmini koyup kendi ağzından ‘Uzun ince bir yoldayım’ı dinlediğinde Aşık Veysel’in herhalde yarısını anlatmış olursunuz. Dolayısıyla gerçekten 430 binin üzerindeki akıllı tahtalardan 1 milyon 400 binin üzerindeki tablet bilgisayarlarımızı da öğretmenlerimize ve öğrencilerimize dağıttık. Ama 21. yüzyılın dili kodlama eğitimi. Şimdi 5. ve 6. sınıflarda teknoloji ve tasarım dersimizin ayrılmaz bir parçası. Daha sonraki yıllarda tercihli olarak alınacak.”
Birçok belediye, sivil toplum kuruluşu, iletişim ve telekominikasyon kurumlarının kodlama dersi verdiğini ifade eden Yılmaz, “O halde sadece izleyen değil kodlamada da uygulamayı, pratiği yapabilecek, klavyesi ayrılmaz bilgisayarla 4.5 G sim kartıyla beraber taşınabilir vereceğiz. Kaçıncı sınıflardan vereceğiz, 5. sınıflarda ve 9. sınıflarda dağıtacağız, 4 yıl olacak ve 4 yıl sonra da kendisinden almayacağız. Öğretmenlerimize de her 4 yılda bir yeni bilgisayar vereceğiz.” değerlendirmesini yaptı.
Bilgisayar teknolojisinin 4 yıl sonra çağ dışı kaldığını belirten Yılmaz, şöyle devam etti:
“Önümüzdeki yıl, hem ilkokullarımıza hem meslek liselerimize hem özel eğitimlerimize alacağız ama dağıtımını öncelikle 5. sınıflarda ve 9. sınıflarda başlatacağız. 5. sınıfta alan çocuk, ortaokulu bitirene kadar, 9. sınıfta alan çocuk liseyi bitirene kadar onu kullanacak. Mevzuat eksikliklerini tamamladık. Yönetmelik eksiği vardı. Hukuki anlamda alt yapı tamamlandı. Her bir öğrenci başına en iyi hizmeti hangi bedelle verebilir diye teklif alıp, arkadaşlarla bir görüşme yapılacak, ondan sonra da dağıtımına başlayacağız diyoruz. Çok büyük mesafe aldık, çoğu gitti azı kaldı derler ya, işte burada da çoğu gitti azı kaldı.”
“Müfredat dışı soru yok”
2 Haziran’da sınavı yapılan liselere girişte merkezi sistem ile ilgili çeşitli iddialar ortaya atıldığının anımsatılarak, “Sınavın zor olduğu, özellikle sayısal bölümde öğrencilerin çok zorlandığı, okullarda görülmeyen konuların öğrencilere soru olarak yöneltildiği, TEOG’dan çok farklı bir sınav olduğu yönünde eleştiriler var. Bu sınavda öğrencilere müfredat dışı soru soruldu mu? Sınav sistemi bundan sonra da bu şekilde mi devam edecek?” şeklindeki soru üzerine Bakan Yılmaz, kendisine de bu konuda her türlü eleştirinin geldiğini aktardı.
Yılmaz, eğitim uzmanlarının kendisine yaptıkları açıklamalar hakkında şu bilgileri verdi:
“Eğitim uzmanları, kesinlikle müfredat dışı hiçbir sorunun olmadığı, sorulan soruların öğrencilerin kazanımlarıyla beklenenle uygun olduğu, dersleri iyi anlayan, anladıktan sonra analiz yapabilen, geçmiş öğrenmeleri unutmayan, öğrendikleriyle bilmediklerini de çözebilme yeteneğini de kazanmış öğrencilerin kesinlikle bu sınavda başarılı olacağını söyledi. Ama şunun altını çizerek söylüyorum. Bu ana kadar hiçbir eğitim uzmanı, veliler diyebilir ama hiçbir eğitim uzmanı, kesinlikle müfredatta olmayan bir soru soruldu diye hiçbir yer görmedik. Her şey mutlaka müfredatta vardı, kazanımlara uygundu.
Aralık ayında biliyorsunuz, örnek sorular yayımladık. Hiçbir eğitim uzmanı, ‘Aralık ayında bu soruları yayımladınız ama şimdi sorduğunuz sorularla aralık ayındaki ile bir paralellik, bir uyum yok’ diyeni de görmedik. Denilen şuydu; müfredata uyumlu, kazanımlara uyumlu ve aralık ayında örnek sorularla da paralel olarak bir sınav yapıldı.”
“PISA sorularıyla eşdeğerli”
Yeni liselere yerleştirme sistemiyle ilgili soru üzerine Yılmaz, bir milyon öğrencinin sınava girdiğini, 120 bin öğrencinin yerleştirileceğini bildirdi.
Bakan Yılmaz, liselere giriş sistemi sınav sorularına ilişkin, “Bu sınavda sorarken ne kolay soralım, ne zor soralım dedik. Öğrencilerimizin okulda öğrendiği bilgilerin hayatta kullanılabileceğine inanması, o doğrultuda soruları. PISA sorularıyla eşdeğerli.” diye konuştu.
Soruların aşama aşama bir zorluk derecesinin bulunduğunu aktaran Yılmaz, şöyle devam etti:
“Eğer bir milyon öğrencinin 300 bini tam 500 puan alsaydı diyelim, nasıl yerleştireceksiniz bunları? Hangisini fen lisesine, hangisini sosyal bilimler lisesine, hangisini proje uygulayan okullara alacaktınız? Boyunun uzunluğuna mı bakacaktınız, kilosuna mı bakacaktınız? Bu sınavın amacı 1 milyon öğrenciden 120 binini ama haksızlık yaşamadan, adaletten ayrılmadan. Zor muydu? İçinde zor olanları vardı.”
“Yeni nesil daha iyi eğitim alıyor”
Sınavlara ilişkin istatistik değerlerin yakın zamanda açıklanacağını belirten Bakan Yılmaz, yeni neslin büyüklerden çok daha iyi eğitim aldığını, eğitimin amacının kişinin sosyalleşmesine, öz güven kazanmasına katkı sağlamak olduğunu vurguladı.
Yılmaz, şu değerlendirmede bulundu:
“Okul öncesi eğitimde daha biz evlatlarımıza bunu vermişiz. Bir de hep onu söylüyorum, akıllı telefonlar veya bilgisayarlar en ufak bir sıkıntı olduğunda siz çözemezseniz bile evladınızı çağırıyorsunuz. ‘Oğlum şuna bir bakar mısın?’ diyorsun. Bu da teknolojiyi kullanma konusunda da yeni yetişen neslin, eskiler de teknolojiye ne kadar yatkın olursa olsun onlardan çok daha iyi konumda olduğunu gösterir. Türkiye’nin bugünü eğitim alanında da diğer alanlarda da kat kat daha iyi. Bu yetişen neslimizle birlikte, evlatlarımızla birlikte çok daha iyi noktaya geleceğiz. Biz inanıyoruz.”
“Vatandaşların talepleri dikkate alınacak”
Liselere yerleştirme sistemine ilişkin soru üzerine Yılmaz, öncelikle temel aynı kalmak kaydıyla bir, iki okulun daha tercihlere eklenebilme ihtimalinin bulunduğunu, ihtiyaçların ve vatandaşların taleplerinin dikkate alınacağını ifade etti.
Yılmaz, bu durumun eğitimde demokratikleşme olduğunu belirterek, öğrencilerin hiçbirini istemedikleri okula göndermeyeceklerini vurguladı.
Çalışmanın detaylarını yeni bir kılavuzla açıklayacaklarına değinen Bakan Yılmaz, şu ifadeleri kullandı:
“5 tane bu fen liseleri ve diğer proje uygulayan okullar, 5 tanesi o sınavla alan okullardan tercihte bulunacak. 5 tane kendi evine yakınlıktan, aşama aşama yakınlıktan biz okul seçtireceğiz, 5 tane de ola ki daha uzakta olanlar öncelikli olmak üzere pansiyonu olan okullara. O halde bir şekilde her öğrencimize 15 okul seçme hakkını vereceğiz. Detaylarını da önümüzdeki döneme az kaldı, bir hafta on gün içerisinde belirleyeceğiz. Ama taahhüdümüz, hiç kimseyi tercih etmediği bir okula göndermeyeceğiz. Her bir alanda yani pansiyonlu okullarda, sınavla alan okullarda ve sınavsız alan okullarda 5, 5, 5 olmak üzere 15 okul tercihinde bulunacağız.”
Okul öncesi eğitim
Okullar arasındaki kalite farkını asgariye indirmek için yapılacak çalışmalara ilişkin bilge veren Yılmaz, eğitimin kalitesini artırmanın ilk aşamasının okul öncesi eğitim olduğunu belirtti.
Okul öncesi eğitim alanların, bu eğitimi almayanlara oranla daha başarılı olduğuna dikkat çeken Yılmaz, okul öncesi eğitimi yaygınlaştırdıklarına dikkati çekti.
Okul öncesi eğitimdeki okullaşma oranının Şırnak’ta yüzde 85, Hakkari’de yüzde 90, Erzincan’da yüzde 99 olduğunu vurgulayan Yılmaz, “Okul öncesi eğitimde yüzde 90’nın üzerinde okullaşma oranı yakaladığımız illerin sayısı 43’ün üzerine çıktı.” dedi.
Yılmaz, ikili eğitimi ortadan kaldırmanın, öğretmen başına düşen öğrenci sayısını artırmanın, öğrencilerin bilgi otoyollarına ulaşımını sağlamanın, öğretmenlerin hizmet içi eğitimle teknolojik gelişmeleri öğrencilere aktarması çalışmasının, eğitimin kalitesini artırma kapsamında yapıldığını belirtti.
Bakan Yılmaz, “Bu çalışmalardan biri de her bir okulumuzun karnesi olacak. İl bazında da değil okul bazında. Bunu şu anda imam hatip liselerinde, meslek liselerinde takip ediyoruz. Diğer okullarımızda da bu kalite endeksini okul bazında oluşturarak okullarımızı takip edeceğiz.” ifadesini kullandı.
Çok başarılı, nitelikli okulların olduğunu dile getiren Yılmaz, her bir okulda kaliteyi artırmak için karne sisteminin yaygınlaştırılacağına değindi.
“Başarıyı teşvik etmek için yapılan bir uygulama”
“Performans sistemini neden getiriyorsunuz, açıklanan taslakta bir değişiklik düşünüyor musunuz?” sorusu üzerine Yılmaz, eğitim yöneticilerinin ve öğretmenlerin katılımının olacağı ortak bir çalıştay sonucunda bu çalışmayı nihayete erdireceklerini ifade etti.
Çalışmayı, Yükseköğretim Kuruluna, eğitim fakültesi olan üniversitelere, en fazla üyesi olan sendikalara gönderdiklerini ve buralardan görüşler geldiğini anlatan Yılmaz, taslak üzerinde çalışıldığını belirtti.
Okul müdürlerinin her öğretmen hakkında değerlendirme yaptığını aktaran Yılmaz, şöyle devam etti:
“Milli Eğitim Temel Kanunu’nda var. Öğretmen yeterlilikleri de yayınlandı. Öğretmen yeterliliklerinin ayrılmaz bir parçası öğretmen performansı. Öğretmenin neyi bilmesi gerekir ve neyi yapabilmesi beklenir, bunu bilmek lazım. Bu da performansla yapılır. Bu, cezalandırma amacıyla değil, hangi alanda öğretmene hizmet içi eğitim vereceksiniz, eğer öğretmen hizmet içi eğitimde başarı sağlarsa bunlardan hangilerini yurt dışına gönderelim, bunlardan hangilerini fen lisesine öğretmen yapalım, hangisini proje liselerine yapalım, hangisine ilave puan verelim diye. Başarıyı teşvik etmek için yapılmakta olan bir uygulama.”
“Bunlar irticayı getirecekler”
Yılmaz, CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin seçilmesi halinde öğretmen performans değerlendirmesine yönelik uygulamayı kaldıracağı yönündeki vaadinin ise bu ülkenin 18 milyon öğrencisine ve onların velilerine karşı sorumsuzluk olduğunu bildirdi.
İnce’nin, “Taşıma yapmayacağım, köy okullarını açacağım, birleşmiş sınıfları kaldıracağım, performansı kaldıracağım.” sözlerinin bilimsellikle, kanunla, çağdaşlıkla alakasının olmadığına işaret eden Yılmaz, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Öğretmenlerimizin istediği, çağdaş dünyanın uyguladığı, bilimsel gerçekliklerle de uyumlu bir değerlendirme sistemi zaten kanunda da vardı, yeterlilikler de yayınlandı. Onlarla birlikte ortak taslağını hazırladık. Ortak yönetmeliği oluşturacağız, öğretmenlerimizle hayata geçireceğiz daha kaliteli bir eğitim için. Hem kaliteli eğitimden bahsedeceksin hem de ‘Performans eğitimini kaldıracağım’ diyeceksin.”
Yılmaz, CHP’nin eğitim sistemine yönelik vaatlerine ilişkin, “Eğer eğitim bunlara kalırsa inanın geriye gideriz. ‘İrtica’ diyorlar ya işte bunların yaptığına mürteci desek yerindedir, irtica desek yerindedir. Bunlar irticayı getirecekler.” dedi.
“Her canlıya karşı bir sorumluluğumuz var”
Hayat bilgisi, Türkçe, fen bilimleri, insan hakları, demokrasi ve yurttaşlık derslerinde de hayvan hakları ve hayvanlara karşı sorumluluklara ilişkin üniteler bulunduğunu aktaran Yılmaz, şöyle konuştu:
“Aslında biz diyoruz ki her canlıya karşı bir sorumluluğumuz var. Sadece insanlara, hayvanlara karşı da değil, bitkiye, doğaya karşı. Onun için çevresiyle, kendisiyle barışık, çevresiyle barışık olmak, hayvanlara, bitkilere, çevreye saygı göstermeyi gerektirir. Kendisiyle barışık, çevresiyle barışık, mutlu ve sağlıklı bireyler yetiştiren bir eğitim sistemine sahip olmak bizim amacımızdır. Gerçekten epey mesafe aldık ama mutlaka daha yapılması gerekenlerin olduğunu biliyoruz. Çok net olarak söyleyeyim, yeni yetişen neslin hayvanlara karşı duyarlılığı, eskiye kıyasla çok daha fazladır.”
Öğretmenlere 3600 ek gösterge verilmesi
“Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, öğretmenlerin emeklilik ek göstergelerinin 3600’e çıkartılacağını bildirdi. Konuya ilişkin Bakanlıkta çalışma başlattınız mı?” sorusu üzerine Yılmaz, ek göstergenin sadece öğretmenlere değil, bunun polis, din görevlisi ve sağlık çalışanlarına da verileceğini kaydetti.
Yılmaz, bir milyon öğretmen bulunduğunu dile getirerek, “Şu anda emekli olmuş öğretmenlerimiz de bu haktan faydalanacaklar. Çok büyük bir imkandı, hayaldi çünkü herkesi genel müdür yardımcısı seviyesinden emekli ediyorsunuz. Türkiye’nin bu ekonomik birikimi, seviyesi olmasa mümkünatı yok.” diye konuştu.
Türkiye’nin istihdamını artırıp özlük haklarını iyileştirdiğini anlatan Yılmaz, Avrupa’nın ise çalışan sayısını azaltıp, kendi kamu görevlilerine vermiş olduğu maaşı azalttığını, sosyal hakları da kısıtladığını söyledi.
Bu kapsamda öğretmenlerin 3600 ek göstergeden faydalanmasının verilmiş büyük bir hak olduğuna işaret eden Yılmaz, “Bakanlığımızda bir çalışma yapılıyor. Her bir emekli öğretmenimiz 500 liranın üzerinde sadece bu yasa kapsamında bir ilave kazanım elde edecekler.” değerlendirmesinde bulundu.
“Her yıl mutlaka engelli atıyoruz”
Engelli öğretmenlere ilişkin bir soru üzerine Yılmaz, “2002 yılına kadar kamuda istihdam edilen engelli sayısı 5 bin, şimdi bizim dönemimizde 50 bin. Bakın 80 yılda yapılanın bir, iki, üç, dört katı değil, 80 yılda yapılan kadar da demiyoruz. 80 yılda yapılanın yaklaşık on katı kadar biz engelli atadık. Şimdi 500 öğretmen, geçen yıl da bin 500 öğretmen ataması yaptık. Dolayısıyla her yıl mutlaka engelliyi atıyoruz ama geçmiş dönemlerle kıyaslanamayacak kadar bir atama.” ifadelerini kullandı.
“Bu yıl 25 bin öğretmen ataması gerçekleştireceğiz”
Yılmaz, “Bakanlık olarak ne kadar öğretmen ihtiyacınız var, yeni öğretmen ataması yapacak mısınız?” şeklindeki soruya, “Yaklaşık 100 bin öğretmen ihtiyacımız var. Bu yıl 25 bin öğretmen ataması gerçekleştireceğiz. Ancak aradaki farklar, öğrencilerimizin öğretmensiz kaldığı anlamına gelmiyor. Ücretli öğretmenlikle istihdam ederek her bir öğrencimizin hangi alanda öğretmen ihtiyacı varsa karşılayabiliyoruz” diye konuştu.
Öğretmen alımlarında sözleşmeli sistemin kaldırılıp kaldırılmayacağına ilişkin soru üzerine Yılmaz, bunun ihtiyaçtan doğduğunu vurguladı.
Yılmaz, 2014-2018 yıllarını kapsayan Onuncu Kalkınma Planı’na göre, bölgeler arasındaki hem beşeri hem de fiziki eşitsizliğin giderilmesi gerektiğini söyleyerek, “Yani İstanbul’da, Ankara’da ne varsa, Bitlis’te, Siirt’te, Hakkari’de, Şırnak’ta da o olsun.” ifadesini kullandı.
Fiziki eksikliklerin önüne geçmek için yeni okullar yaptıklarını belirten Yılmaz, beşeri eşitsizliklerin giderilmesi için de doğu bölgelerindeki öğretmen sayılarının artırılması gerektiğini vurguladı.
Yılmaz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerine atanan yaklaşık 170 bin öğretmenden 120 bine yakınının bir yıl sonra o bölgeden ayrıldığının altını çizerek, Hakkari’ye yaptığı ziyarette bir okul müdürünün kendisine “iki öğretmenler toplantısını aynı öğretmenlerle yapmadım” dediğini, öğretmenlerin aile bütünlüğü gibi mazeretler nedeniyle bu bölgelerde kalmadığını belirtti.
Öğretmenlerin, tüm öğrencilerini bir yıl içinde yeterince tanıyamayacaklarını söyleyen Yılmaz, öğretmenlerin, öğrencilerinin ailelerini, ev ortamlarını ve yaşamlarını bilmelerinin önemine dikkati çekti.
Yılmaz, sözleşmeli öğretmenliği kaldırmaları halinde Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde öğretmen tutamayacaklarını söyleyerek, uygulamayı ihtiyaç sebebiyle sürdürdüklerini kaydetti.
“Bilimsel eğitim, ilköğretimden hatta ana sınıfından başlar”
CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin seçim vaatleri arasında “4+4+4 eğitim sisteminin kaldırılarak yerine 1+8+4 şeklindeki modele geçileceği” yönündeki açıklamalarına ilişkin değerlendirme yapması istenen Yılmaz, “Muharrem İnce ne demek istiyor? Birinci sınıftan başlayacaksın, sekizinci sınıftan çıkacaksın ve bu arada hiçbir kesinti ve yönlendirme de olmayacak. Bu çağdaş eğitime, bilimsel eğitime aykırı. Bu Milli Eğitim Temel Kanunu’na aykırı.” diye konuştu.
Kanundaki öğrenciyi yönlendirmenin ilköğretimde başlayacağı, ortaöğretimde devam edeceği hükmü bulunduğuna işaret eden Yılmaz, “Bilimsel eğitim, ilköğretimden hatta ana sınıfından başlar. Hangi çocuğun güzel sanatlara yatkınlığı var, spora yatkınlığı var, yeteneği var, bunların bırakın ilköğretimi, okul öncesi eğitimde başlaması lazım. Bu ne diyor? Sırf meslek liselerinin, 28 Şubat zihniyetinin günümüze taşınması, hortlaması ama bunu söyleyemiyorlar. Üstü kapalı bunu söylüyorlar. Türkiye’deki bilimsel çağdaş eğitimin gerektirdiği yönlendirmenin 15 yaşından sonraya bırakılmasını istiyorlar. 15-16 yaşından sonra hangisinin eline anahtar vereceksiniz, hangisine tornanın önüne geç de tornayı yap diyeceksiniz?” ifadesini kullandı.
“100 kişiden 12 kişinin tercihine bile sabır gösteremiyorlar”
Meslek eğitiminin, uygulanan eğitim modeliyle 28 Şubat’ta öldürüldüğünü ifade eden İsmet Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Şimdi biz onların hatalarını, kusurlarını giderebilmek için ‘meslek eğitimi memleket meselesidir’ dedik, katsayı adaletsizliğini de kaldırdık. İyi bir yolda devam ediyoruz. Ama bunların problemi nedir? İstiyorlar ki bu ülkenin insanlarına, evlatlarımıza kendi değerlerimizi öğretmeyelim. Ne olacak? İmam hatip ortaokullarını kapatacaklar, hafızlık projeleri ortadan kalkacak. Çünkü hafızlık ortaokuldan başlatılıyor. ‘Çocukların Kur’anı Kerim öğrenmesi 15-16 yaşından sonraya kalsın’ demek… Milletin değerleriyle niye kavga edersin? Türkiye’de 100 kişiden 12 kişi çocuklarını imam hatibe gönderiyor. Sen göndermiyorsun evladını, ama bırak gönderen vatandaşın bu demokratik hakkına saygı göster, önüne engel koyma. Kendisinin çocuğuna ‘zorla gönder’ diyen de yok. 100 kişiden 12 kişinin tercihine bile sabır gösteremiyorlar, tahammül edemiyorlar, dayanamıyorlar. Özü bu. Bunun bilimsellikle alakası yok, bunun çağdaşlıkla alakası yok.”
Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un “zorunlu eğitim yaşını 3 yaşına düşürdük” açıklamasını aktaran Yılmaz, “Bu ne diyor? ‘Zorunlu eğitim yaşını 70 aya çıkardık’ diyor. Dünya gider Mersin’e bunlar gider tersine. Bunların yaptıklarının ne bilimsel eğitim ne çağdaş eğitim ne de dünyanın gittiği yönle hiçbir alakası yok.” dedi.
“Milletin hata yapacağını düşünüyorlar”
Bakan Yılmaz, CHP’nin “yeniden parlamenter sisteme dönme” vaadine ilişkin, “Bu ‘millete güvenemiyoruz’ demek. Milletin hata yapacağını düşünüyorlar, milletin, doğru kimseyi seçemeyeceğini düşünüyorlar. Bunlar, bu milleti yetersiz görüyorlar, yani seçkinci tavır. Kendilerini bu ülkenin sahibi sanıyorlar, geri kalanı maraba. Marabanın hakkı olmaz. Maraba hakkını, ağa, bu sahipler ne kadar lütfederse ancak o kadar kullanabilirler. Bu parlamenter rejimden millet hükümetine geçilmesine kendileri rıza göstermediklerinden sanıyorlar ki ‘milletin de hakkı yok’ diyorlar. Dolayısıyla millete sormak lazım, (sana güvenmeyene güvenir misin?)” değerlendirmesini yaptı.
“Çağdaş ülkelerdeki kriterleri yakaladık”
Muhalefet partilerin temsilcilerinin milli eğitim politikaları ile ilgili vaatlerini oluştururken Bakanlık yetkilileriyle görüşüp görüşmedikleri sorulan Yılmaz, “Benimle görüşmediler, müsteşarımla, üst düzey yöneticilerimizle görüşmediler. Muharrem İnce öğretmen kökenli olduğu için herhalde hepsini bildiğini düşünüyor. Vaatlerinin hiç birisinin tutarlılığı da yok.” dedi.
“(Köy okullarını açacağız, birleştirilmiş sınıfları kaldıracağız) diyor. Biri diğeri ile çelişir.” ifadesini kullanan Yılmaz, şöyle devam etti:
“Köy okullarında eğer siz 4-6-8 öğrenciyle eğitim yaparsanız, öğrencilerin eğitimini, sosyal gelişimini eksik bırakmış olursunuz. Birleştirilmiş sınıflarda eğitim, sadece Türkiye’de yapılmıyor. Fransa’da da Amerika’da da Avustralya’da da var, dünyanın birçok ülkesinde var. Hatta bazıları, bu model öğrenciler arasında dayanışmayı da artırdığından sosyalleşme başarısına büyük katkı sağladığını söylüyor. Hatta Kılıçdaroğlu’nun Hacettepe’de bir danışmanı var, ‘CHP yanlış yerden girdi, birleştirilmiş sınıflar başarısızlık veya ikinci sınıf bir eğitim değil aksine diğerlerinden daha iyi yönlerle öğretmene bağlı olmak gibi iyi bir alandır’ diyor. ‘Taşımalı eğitimi de kaldıracağım’ diyor. Taşımalı eğitimi kaldıracağım diyorsan köy okullarına mecbursun, köy okullarına mecburum dersen birleştirilmiş sınıflara mecbursun. Biz geldiğimizde 688 bin öğrenci birleştirilmiş sınıflarda eğitim alırken biz bunu 165 bin 870’e düşürdük.
İddiamız şu; Her alanda geçmiş dönemden çok iyi yaptık. Biz 584 binin üzerinde öğretmen ataması yaptık. Şimdi 25 bin öğretmen atamasını da eylül ayına kadar eğitim ailemizle buluşturacağız. Bugün gördüğümüz üç öğretmenden ikisini biz atadık. Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı biz geldiğimizde 28’di, biz bu rakamı 17’ye düşürdük. Çağdaş ülkelerdeki kriterleri yakaladık. Fransa ve İtalya’da ise öğretmen başına düşen öğrenci sayısı bizden yüksek. Doğru olmayan beyanlarla, bilimsel eğitimle de bilimsellikten de uzak vaatlerle vatandaşımızın karşısına çıkıyorlar. Bunların Türkiye’de uygulanabilirliği yoktur.”
Türkiye ile ABD’nin ortak Münbiç adımı
Milli Eğitim Bakanı Yılmaz, AA muhabirine ABD ile varılan mutabakat çerçevesinde Türk askerinin dün Münbiç’te devriye faaliyetine başlamasına ilişkin değerlendirmede bulundu.
Yılmaz, “Münbiç’te ABD ile uygulama protokolü aşamasına gelinmesi ve yapılan protokolün uygulamaya geçmesi Türkiye’nin dış politikadaki çok büyük başarısını göstermektedir. Türkiye, kendi ulusal çıkarlarını, milli menfaatlerini göz önünde tutarak Afrin’le ilgili sorun olduğunda Rusya ile çözebilme kapasitesini, Münbiç ile ilgili sorun olduğunda ise diplomasi yoluyla ABD ile çözebilme başarısını, kabiliyetini, yeteneğini kazanmış bir ülkedir. Bu gerçekten daha önce görülmeyen bir husustu.” diye konuştu.
Türkiye’nin ulusal çıkarlar söz konusu olduğunda daha önce hiç olmadığı bir yeteneği, kabiliyeti kazandığına işaret eden Yılmaz, şunları kaydetti:
“Pekala Rusya ile görüşüp kendi çıkarlarını, güvenliğini sağlayabiliyor, ABD ile görüşüp yine kendi ülkesinin halkının güvenliğini, çıkarlarını koruma yeteneğini kazandı. ‘Dış politikada ne yapıldı’ denildiğinde, tek başına bu cümle; Afrin sorununu Rusya ile çözebilme yeteneğini, Münbiç sorununu ABD ile çözebilme yeteneğini diplomasi yoluyla kazanan bir Türkiye.”
AA