KEŞKE YAPSAYDIM! ACABA NASIL OLURDU? | Bağcılar Haber
Yenileniyor
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • K.Maraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
NÖBETÇİ ECZANELER
Sesli okuma özelliği ile bu haberin başlık ve kısa özetini sesli olarak dinleyebilirsiniz. SESLİ OKU OKUMAYI DURDUR

KEŞKE YAPSAYDIM! ACABA NASIL OLURDU?

kategorisinde, 19 Tem 2022 tarihinde yayınlandı
KEŞKE YAPSAYDIM! ACABA NASIL OLURDU?

Emekli olduktan sonra sabah kahvaltılarını geç yapar olduk. Bazen sabah kahvaltılarından sonra keyif çaylarımızı doldurur, eşimle birlikte film izleriz evde.

Yine böyle bir günde izlemeye başladığımız filmin, oyuncu ve yapımcı kadrosu ekranda akarken, sahne arkasından insanın ruhunu okşayan yumuşak sesiyle bir kadın konuşmaya başladı:

“… Çoğumuz hayatımızdaki en büyük pişmanlığı, yapmak istediklerimizi yapamadığımız zamanlarda hissederiz.

Bu duyguyu ‘keşkeler’ ve ‘acabalar’ takip eder.

‘Keşke yapsaydım!’ ya da ‘acaba nasıl olurdu?’ diye süregelen soru, pişmanlığı daha da besler.

İçimizi kemiren bu duygu ile başa çıkmaya çalışırız.

Cesaretimiz sayesinde korkularımızı yenmeye çalıştıkça da geçmişteki kararlarımızın üzerini örteriz.

Şimdi gözlerinizi kapatın ve sadece düşünün.

En son ne zaman hissettiniz bu duyguyu?

Kalbiniz ve aklınız bütünüyle kapıldı mı pişmanlığa?

Eğer öyleyse önce kendinize ve sonra sizi bu pişmanlığa iten kararlara hesap sorun…”

“Ben” sözünü pek fazla kullanmam. Kendim kullanmayı sevmediğim gibi başkalarının da kendinden sıkça bahsetmesinden hazzetmem.

Bugün sabrınıza sığınarak bu sözleri dinledikten sonraki hislerimi ve duygularımı paylaşacağım.

Öncelikle, belirtmeliyim ki ben ömrümde hiçbir zaman “keşke” demedim. Bu ifadeyi, sizi yönlendirmek için değil, yalnızca, bir gerçeği, benim gerçeğimi paylaşmak istediğim için kullanıyorum.

Dedim ya hayatımın hiçbir döneminde “keşke” sözcüğünü kullanmadım, diye. Doğru kullanmadım. Çünkü ben kendimi anlamaya çalıştım ve tanıdım önce. “Farkındalık,” diyor kişisel gelişim uzmanları bu duruma. Düşüncelerimi, duygularımı, bedenimde algıladıklarımı yargılamadan, gerçek kişiliğimin farkında oldum. Kimim, gücüm ne, fiziksel özelliklerim nedir, duygularım ve mantığım nasıl çalışıyor…

Bütün bu sorulara kendi akıl süzgecimden geçirip mantık ölçülerim ve değer yargılarımla cevap vererek hayatımı yönlendirdim. Bir karar vermeden önce onun bana kazandıracaklarını ve kaybettireceklerini hep hesapladım. Kararlarımı alırken, yüreğimin istediklerini, mantığımın ölçüleriyle değerlendirerek harekete geçtim sürekli.

Bazen mantığım egemen oldu duygularıma bazen de yüreğim dinlemedi mantığımı. Ama ne yaptıysam bilerek ve isteyerek yaptım. Nasıl, bazen mantığım egemen olup da yüreğime boyun eğdirdiği için yapamadıklarım olduysa, bazen de yüreğimin mantığıma isyan ederek içimden ne geliyorsa yaptıklarım da oldu.

Ha! Mantığımın ve duygularımın birlikte istediği halde yapamadıklarım olmadı mı? Oldu elbet. Ama onları da gücüm yetmediği için yapamadım, “etim bu budum bu,” dedim yine de “keşke” demedim.

Ee! İşte insan “ben” diye başlayınca bitirmek bilmiyor. Toplumda değer verilen özelliklerini anlattıkça abartası, abarttıkça da anlatası geliyor. Toplum tarafından güçsüzlük, zayıflık olarak kabul gören gerçek duygularını da saklamaya, gizlemeye ve hatta yok saymaya yönlendiriyor insanı, benlik duygusu.

Neyse! Şimdi gelelim bu sözlerin beni derinden ve farklı bir şekilde neden etkilediğine.

Hani vardır ya savunma mekanizmalarında; “Mantığa bürüme: Kabul edilemeyecek davranışların bahaneler yoluyla haklı gösterilmeye çalışılması.” Filmin başında kızın söylediği: “Çoğumuz hayatımızdaki en büyük pişmanlığı, yapmak istediklerimizi yapamadığımız zamanlarda hissederiz,” sözünden sonra: “Keşke yapsaydım!” ya da “acaba nasıl olurdu?” soruları kaç kez benim de içten içten ne fırtınalar kopardığını hatırladım, kız anlatırken.

Kaç kez canımı yaktığı olmuştu. Kaç kez, aslında yapmaya cesaretim olmadığı halde güçlü görünmek uğruna mantığımla, “hadi dene” diyen yüreğimin isyanını bastırdığım olmuştu…

Kız konuşurken, belki kadife gibi ses tonundan, bekli de o anki duygusal durumumdan, şöyle bir geçmişe gittim de sırf gururumdan, çoğu zaman da korkularımdan yapmadığım, yapamadığım ama her seferinde, hep mantıklı gerekçeler ileri sürüp bir türlü yüzleşemediğim, benim de ne çok “keşke yapsaydım,” türünden pişmanlıklarım ve “acaba nasıl olurdu?” şeklinde sorularım varmış meğer.

Diyeceğim o ki: “Keşke yapsaydım! Acaba nasıl olurdu?” pişmanlık ve sorularıyla boğuşacağımıza; “yaptım böyle oldu!” sonuçlarıyla yüzleşip hesaplaşmalı insan.

Yorumlara Kapalı