BİLİR O BENİ! | Bağcılar Haber
Yenileniyor
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • K.Maraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
NÖBETÇİ ECZANELER
Sesli okuma özelliği ile bu haberin başlık ve kısa özetini sesli olarak dinleyebilirsiniz. SESLİ OKU OKUMAYI DURDUR

BİLİR O BENİ!

kategorisinde, 05 Eki 2023 tarihinde yayınlandı
BİLİR O BENİ!

Çalışırken bazen kulaklığımı takar müzik dinlerim. Çoğu zaman sözsüz müziklerdir dinlediklerim. Dikkatimi dağıtmasın diye de sesi iyice kısar, dış dünya ile irtibatımı keserim.
Yine böyle bir gece, çalışırken seçtiğim müzik bitmiş ve arkasından bir şarkı çalmaya başlamıştı. Önce pek dikkatimi çekmedi. Ancak bazı sözleri sık tekrarlayınca sanatçı, kulak kabarttım.
“Bugün aramadım ama bilir o beni…
Çok uzaktayım ama görür o beni…
Eve dönemedim ama bulur o beni…
Bana acımadı ama sever o beni…” diyor şarkıda sanatçı…
Şarkıyı başa alıp yeniden dinledim. Sonra bir daha… Bir daha…
Düpedüz, “bilir o beni,” “görür o beni,” bulur o beni,” “sever o beni,” diyor. Nasıl olur? Kendi sevgisinden olduğu kadar, sevdiğinin de onu sevdiğinden nasıl bu kadar emin olabilir insan… Sevilmek, sevmekle aynı şey değil ki ikisi farklı duygulardır…”
Sevmek, yüreğinde doğar ve filizlenir insanın, sevilmek ise dışarıdan gelir ve yerleşir. Ama hiçbir zaman yürekten gelen gibi bilinemez… Adı üstünde yürek başkasında ve ancak yüreğin sahibi bilir duygularını… Hissedilir ama… Sözlerle, davranışlarla en çok da feda etmelerle… “Seviyorum seni,” diyenin sevgisi, kişinin kendi yüreğinde hissettikleriyle kıyaslanabilir, kişinin sevdası için nelerden vaz geçtikleriyle, neleri feda ettikleriyle de ölçülebilir elbet. Ama bu kadar net, bu kadar kesin ve bu kadar kendinden emin sözlerle ifade edilemez. Sevilmek öyle kesin emin olunabilecek bir duygu olabilir mi?
“İnsan kalbinin garip bir özelliği de sevilmeyi, sevmekten daha üstün tutmasıdır,” demiş, İntibah’ında, Namık Kemal. Ancak buradaki “sevilmek” kesinlikle seven kişinin, sevdiği kişi tarafından sevilmesidir. Ve bu duygu, seven yüreklerce çok yüceltilir. Böyle sevdalar tarihte ender rastlanan sevdalardır. Çoğu da destanlar ya da hikâyelerde can bulur kendilerine.
Yok mudur böyle sevdalar peki? Vardır elbet! Ben, “bilir o beni,” diyecek kadar sevildiğinden emin olan iki sevdalı tanıdım ve böyle bir aşka şahit oldum mesela.
Üçlemenin son kitabı üzerinde çalıştığım bir gece, masanın üzerindeki telefonuma gelen mesaj hem ilgimi çekmiş hem de meraklanmama neden olmuştu. İlk iki kitabimi okumuş olduğunu yazan tanımadığım birine ait bu mesajda aynen şunlar yazıyordu:
“Okuduğum iki kitabınızda ‘aşk’ teması da işlediğinizi gördüm. ‘Aşk’ diye bir tema işliyorsanız, bilmeniz gereken çok büyük ve gerçek bir aşk hikâyesi var ve ben size bu aşk hikâyesinden yaşanmış anılar göndermek istiyorum.”
Mesaj ilgimi çekmişti. Ben karşılık olarak ne yazayım diye düşünürken, ikinci bir mesaj düştü telefonumun ekranına. “Bu aşk hikâyesinin taraflarından biri benim, diğeri de sizin çok yakın bir arkadaşınız…”
Yazışma sonunda arkadaşımın adını verdi. Ben de arkadaşıma ulaştım tabi. Biraz hayret, biraz da sitemle konuyu açtım ve sordum: “Benim böyle bir aşktan ve böyle bir kişiden neden haberim olmadı?” Şimdi aldığım cevaba dikkat edin lütfen! “Ben onun adını, içinde ‘adam’ kelimesi geçen yer isimlerinden, onun adı telaffuz edildiğinde çıkan nefesin, karıştığı havadan bile kıskandım.”
Dilim tutulmuştu adeta. Hafif gülerek devam etti sonra, “Anlatsam da anlayamazdın zaten.” Alınmıştım. “Ben de aşk bilirim,” “ben de aşk yaşadım,” demek istedim… Sustum… Sonra o aşkın diğer yarısı, benim için meçhul kişi, yine yazdı. Sanki ağız birliği yapmışlar gibi… Kelimesi kelimesine aynı: “Siz anlayamazsınız. Çünkü organizma hissetmediğini algılayamaz.”
Nasıl böyle bir şey olabilir?” diye sorduğumda aldığım cevaba bakın: “Biz birbirimizin hissettiklerini, düşündüklerini hatta ilerde hissedip düşünebileceklerini dahi biliriz. Çünkü biz aynı yürekte yaşayan iki bedeniz…”
Daha sonraki yazışmalarda, meçhul kişi bana anılarını gönderdi. Her seferinde, onun bana gönderdiklerini arkadaşıma da anlattırdım. Kelimesi kelimesine aynı. Meçhul kişi benim için hep meçhul kaldı. Son söylediği şuydu: “Biz hep tek yürekte yaşadık ama evlilik kısmet olmadı. Hayatta en büyük arzum ömrümün son yıllarını onunla birlikte tüketmektir.”
“Bilir o beni,” sözünü söylediklerinde tereddütsüz inandığım bu iki aşık, artık yetmişli yaşlarını birlikte yaşıyorlar…
Bir insanın sevdiği kişi hakkında, inanarak, “bilir o beni,” “sever o beni,” demesi öyle pek rastladığımız sevdalardan değildir. Ama neler yaşamış olurlarsa olsunlar, bunu yürekten söyleyebilen insanlar ne mutlu, ne huzurlu insanlardır…

Yorumlara Kapalı